EFSANELERİMİZ
1) Ali Göl Efsanesi ;
Nurhak dağlarının tepesindeki krater gölü yörede Ali Gölü olarak anılır. Göle “ALİ” adını veren yöre halkı, bu ismi bir efsaneye dayandırır, söylenceye göre; yörede yaşayan Ali adlı çoban, beyin kızına sevdalanır, kız da çobanı sevmektedir. Bey, günün birinde durumu öğrenir, çobanı çağırtır, Nurhak Dağlarında bir kış geçirirse kızını ona vereceğini söyler. Çoban atını dağa sürer, günümüzde Ali Göl’ ün çevresindeki bir mağaraya sığınır .Bir süre dağ koşullarına dayanır ama sonra ölür. Rivayete göre sığındığı mağaranın duvarlarındaki yazılarda Çoban Ali’nin ölüm nedeni şöyle açıklanmaktadır; “Açlıktan, susuzluktan değil, dağların uğultusundan öldü” İnanışa göre mağaranın önündeki oyuk taş Çoban Ali’nin atının yemliğidir. O günden sonrada mağaranın yakınındaki göle ALİ GÖL’ ü denir.
2) Pınarbaşı Efsanesi ;
Ceyhan nehrinin membaı olan Pınarbaşı’nda, suya doğru düşecekmiş gibi sarkan bir kaya parçası vardır. Bu kaya parçası, dünden bu güne; uzun seneler aynı halini muhafaza etmektedir. Bu kaya parçasının üzerinde bir elin beş parmağını andıran ve derin izlerle görünen bir el şekli vardır.
Efsaneye göre; “Pınarbaşı’nda ki bu kaya parçasının tarihin bir sürecinde, suya yuvarlanırken Hz. Ali; yuvarlanan bu kaya parçasına elini dayayıp durdurmuştur. Öylece duran kayada Hz. Ali ‘nin el izleri vardır. Bu izler normal el izlerinden daha büyük el görünümündedir.
Başka bir rivayete göre de: Ceyhan nehrinin çıktığı bu mevkii yine halk tarafında efsaneleştirilmiştir. Orada bulunan bir mağaranın (Örtme kaya) sol tarafında beş parmak izine benzer büyükçe bir şekil mevcuttur .Efsaneye göre Hz. Ali Pınarbaşı mevkiinden geçerken suyun başında namaz kılmağa başlar .Bu arada kaya bir heyelanla üzerine doğru kaymaktadır. Namazını bozmadan elini kayaya destek vermiş ve beş parmağının izi kayada kalmıştır. Bu nedenle Pınarbaşı bir ziyaret ve adak yeri haline getirilmiştir, aynı zamanda bir mesire yeridir. Hangi şair tarafından söylendiği belli olmayan bir şiir şu mısralarla başlar :
Pınarbaşı beş parmaklı dağın var
Başına toplanır ağa-beyin var
3) Himmetbaba Efsanesi ;
Elbistan’ ın Konya’ya bağlı askeri valiler tarafından yönetildiği Selçuklular döneminde, Himmet Baba‘da Elbistan’da askeri vali idi. Bulunduğu bölgede adaletli yönetimi sayesinde Elbistan halkı tarafından çok sevilen Himmet Baba, bir rivayete göre; savaş esnasında başı kopan Himmet Baba’ nın başını eline alarak, savaş bitinceye kadar savaştığı söylenir .Bunu gören bir kadın “Şu yiğide bakın” deyince olduğu yere düşmüş ve bir daha da kalkamamıştır. Halk Himmetbaba’ yı oraya defnetmiş daha sonra da bir cami içine almıştır.
Bu efsaneye Anadolu’nun hemen her yerinde rastlanmak mümkündür. Elbistan’da bu efsaneden nasibini almıştır.
4) Gıyan Dağı Efsanesi ;
Elbistan’ın Evzaniye (Ozanhüyük- Doganköy) ‘de iyilik sever bir ağa yaşarmış. Bu ağanın Kıyan adında bir hizmetkarı varmış. Ağa o yıl hacca gitmek istemiş. O dönemde hacca yayan gidildiğinden çok zaman harcanırmış. Ağa, evin bir ferdi gibi olan Kıyan’ı yanına çağırıp, evini ve hanımını önce Allah’a sonra da Kıyan’a emanet etmiş.
Günü gelince ağa hacca gitmiş, Kıyan evin işlerini tek başına yapar ve ağayı aratmazmış. Bir gün içli köfte yapan ağanın hanımı “ah Kıyan efendimiz de olsaydı şu köfteden yeseydi “demiş. Kıyan, “hanımım bir tabak koy da götüreyim “ demiş. Hanım aklından Kıyan çok çalışıyor, herhalde doymadı diye geçirmiş. Bir tabak köfte doldurup Kıyan’a vermiş . Kıyan köfteyi alıp evden çıkmış. Allah’ın izniyle ağa akşam namazını kılarken, Kıyan “ağa hanım sana içli köfte gönderdi” demiş ve tabağı yanına bırakmış. Ağa bakmış ki sıcak içli köfte yanında duruyor... Hayretle yemiş. Tabak ve azık kabının kendilerinin olduğunu anlamış
Ağa hac vazifesini yerine getirip köye geldiğinde köy halkı girişte ağayı karşılamış. Kıyan iş gördüğü için ağayı karşılamaya gidememiş. Ağa bakmış ki kalabalık içinde Kıyan yok... Köylüler ağanın elini öpmek isteyince, ağa “Kıyan gelmeden elini öptürmem” demiş. Biraz sonra Kıyan gelmiş, Ağa Kıyan ‘ın elini öpmeğe eğildiğinde. Köylüler şaşırmış. Ağa durumu anlattıktan sonra Kıyan halinin herkes tarafından öğrenildiğini görünce onların arasından ayrılarak bir tepeye doğru kaçmış. Köylü ve ağa Kıyan’ı bir müddet takıp ettikten sonra, bir tepeye varınca Kıyan ortadan kaybolmuş ve kaybolduğu yerde bir pınar çıkmış. Halk donup kalmış. O günden sonra o tepeye KIYAN TEPESİ denilmiş. Kıyan tepesi ziyareti yeri olmuş.
Günümüzde de aynı tepeye Kıyan Tepesi denilmektedir.
5) Dede Efsanesi ;
Şardağı’nda bulunan bir höyük mezar vardır. Halk buraya “DEDE” demektedir. Bu yer aslında askeri gözetleme yeri olarak kullanılmıştır .Beştepe Köyü ve Kızlar Kalesi ile birlikte uzun yıllar gözetleme yeri olarak kullanılmıştır .
Rivayete göre evliyadan olan DEDE ölmeden önce öleceği günü ve defnedileceği yeri halktan bazı kimselere söylemiştir. Gerçekten de o gün o yerde vefat etmiştir. Bunu gören halk yan yana durarak Şardağı’nın tepesinden Ceyhan nehrine kadar bir zincir oluşmuştur, Ceyhan nehrinden kovalarla aldığı suyu birbirine vererek dağa çıkarmışlar, DEDE denilen kişiyi oraya defnetmişlerdir. Yöre halkı bu olayı zamanla efsane haline getirmiş ve o alanı kutsal saymışlardır.